Çocuğum 1. Sınıfa Başlamaya Hazır Mı?
14 Ocak 2021
Eğitim
Pandemi süreci yetişkinler kadar çocukları da etkiledi. Bu dönemde okul öncesi derslerine uzaktan eğitimle devam eden çocuklar, akademik olarak geri kalmasa da sosyal ve duygusal olarak kendilerini çok fazla geliştirme olanağı bulamadı. Her geçen gün çocuğunun biraz daha büyüdüğüne tanık olan ve gelecek yıl için planlama yapmaya başlayan pek çok ebeveynin aklındaki ilk soru ‘Çocuğum birinci sınıfa başlamaya hazır mı?’
Bu noktada anne ve babalar ilk olarak çocuklarının okul olgunluğuna erişmiş olup olmadığına dikkat etmeli. Çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi açısından belirli bir düzeye gelmesi olarak tanımlanan okul olgunluğu, uzman psikologlar tarafından hazırlanan testlerin sonucuna göre değerlendirilmeli. Bu psikomatik testler ilk olarak çocuğun entelektüel gelişimini ölçer. Özellikle okul öncesi eğitim almış çocukların entelektüel gelişimi daha iyidir. Fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal olarak birinci sınıfa başlamaya hazır olan çocuklar eğitim hayatları boyunca daha başarılı olurlar. Öte yandan bir çocuğu birinci sınıfa erken başlatmak başarısızlığa yol açar. Çünkü akademik yaşam, gömlek iliklemeye benzer. Yanlış düğmeden iliklemeye başlarsanız düzeltmek için başa dönmek gerekir ya da sonuç başarısız olur.
DİKKAT VE BELLEK BECERİSİ GELİŞMİŞ OLMALI
Birinci sınıfa başlayacak bir çocuğun mutlaka ‘işitsel, görsel ve karmaşık dikkat’ becerisinin gelişmiş olması gerekir. Bunlar okul olgunluğu için önemli becerilerdir. İlkokul eğitimi okul öncesi eğitiminden farklıdır. Çocuğun öz düzenleme becerilerinin gelişmiş olması gerekir. Dikkat becerileri gelişmiş çocukların öz düzenleme becerilerinin daha iyi seviye olduğunu görüyoruz. Çocuğun kendi sorumluluklarını yerine getirmesi, hedef koyması ve kendine motivasyon oluşturması öz düzenleme becerileri olarak tanımlanır. Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Öz düzenleme eğitim hayatının ilerleyen süreçlerinde başarının anahtarlarından biridir. Bir diğer önemli unsur ise bellek becerisidir. Bilgiler kısa süreli hafızamızdan uzun süreli hafızamıza aktarılır ve burada kategorize edilir. Tıpkı bir bilgisayar gibi dosyaları açıp içinde bilgiler biriktiriyoruz. İlerleyen süreçlerde de bu bilgiler üzerinde akademik performans olarak test ediliyoruz. Okul öncesi eğitimde oyun ağırlıklı eğitimler verilir ve hafıza çok ihtiyaç duymayız ama ilkokul birinci sınıftan itibaren akademik yaşamda başarılı olmak için belleğin gelişmiş olması gerekiyor.
Ayrıca çocuğun kendi yemeğini yiyebilme, kıyafetlerini giyip çıkarma, tuvalet alışkanlığı gibi öz bakım becerilerini kazanmış olması önem taşıyor. Her ne kadar öğretmen gözetiminde de olsa ilkokulda çocuk bir birey olarak hareket etmeye başlıyor. Teneffüse çıkıyor, arkadaşlarıyla sosyalleşiyor. Bu nedenle kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayabiliyor olması gerekir.
Kalem tutmaya, yazı yazmaya başlayan çocuğun okulun ilk döneminde sorun yaşamaması için ince motor kaslarının gelişmiş olması önem taşıyor. Ebeveynler ince kas motor gelişimi için okul öncesi dönemden itibaren çocukları destekleyebilir. Oyun hamurlarıyla oynamak, boyama kitaplarıyla çalışmak, resim yapmak, makas kullanmak çocukların el ve parmak kaslarını güçlendirmek adına verimli aktivitelerdir.
ÇOCUĞUNUZU KORKUTMAYIN TEŞVİK EDİN
Tüm bu becerilere sahip olan ve okul olgunluğu seviyesine erişen çocuk, birinci sınıfa başladığında kendinden beklenenleri yerine getirebileceği için, öğrenmeye karşı olumlu duygular geliştirecektir. Birey olarak yaşadığımız her duruma karşı bir ilk algı geliştiriyoruz. İşte bu ilk algı, konuya ilişkin tüm algılamanın yüzde 50’sini temsil eder. Çocuk da ilkokulda okulla tanışır. Çocuk birinci sınıfa başlamaya hazır olmalı ki, okulu korkulacak ya da başarısız olunacak bir alan değil, başarılı olup üretilecek bir alan olarak görmeli. Bu yumuşak geçiş hem eğitimciler hem de ebeveynler tarafından sağlanmalı. Evrendeki her şey gibi, her çocuğun gelişimi de farklı. İki kar tanesi birbirinden ne kadar farklıysa çocuklar da o kadar farklıdır, önemli olan gelişim düzeylerini iyi gözlemlemek ve buna göre karar vermektir. Bunun yanı sıra okulun büyümeye teşvik edici yanları ortaya konmalı. ‘Sen artık büyüdün, okul öncesindeki gibi rahat olmayacaksın, ödevlerin var’ gibi yaklaşımlarla çocuğu korkutmak yerine ‘Artık büyüdün. Okuma yazma öğreneceksin, kendini daha iyi ifade edeceksin, daha çok şey okuyup daha çok keşfedeceksin’ gibi yaklaşımlar içinde olunmalı.